Tekerlemeler, çocukların oyuna ya da masal anlatmaya başlamadan önce söyledikleri halk edebiyatı ürünleridir. Ağırlıklı olarak kullanılanları oyun tekerlemeleridir. Bunlara “sayışmaca” da denir.
Oyun tekerlemeleri manzum, masal tekerlemeleri ise düz yazı biçimindedir. Tekerlemelerde ezberlemeyi kolaylaştıracak ses benzerlikleri çoktur. Manzum yazılarda “uyak” olarak adlandırılan bu ses benzetmeleri tekerlemelere akıcılık kazandırır.
Aşağıda sıralanmış olan tekerlemelerin bir bölümünün Türkiye’nin çoğu yöresinde kullanıldığı bir gerçektir. Çünkü bunlar ortak ürünlerdir. Bölgeler arası kültür alışverişi nedeniyle özellikle birbirine yakın yörelerde aynı tekerlemeleri görmek olanaklıdır. Burada sunduğum tüm tekerlemeler Yozgat yöresinde çocuklarca söylenmektedir.
Tekerleme örnekleri sunulurken nasıl bir yol izlendiğini de kısaca açıklayayım:
1. Tekerlemeler başlangıç sözcüğünün ilk harfi esas alınarak (abc düzeninde) sıralanmıştır.
2. Tekerlemelere başlık konulmamıştır. Her ne kadar genellikle ilk sözcükler esas alınarak başlık konulduğu görülmüşse de aynı tekerlemeye farklı başlıklar konulması nedeniyle bundan kaçınılmıştır.
3. Tekerlemelerde çok zorunlu durumlar dışında (virgül, soru işareti gibi) noktalama işareti konmamıştır. Çünkü tekerlemelerdeki deyişler pek anlamlı cümlelerden oluşmamaktadır.
Şimdi sizleri güzelim tekerlemelerimizle baş başa bırakıyorum.
A. Oyun Tekerlemeleri
Aaa asma
Be ba basma
Se se sümbül
Menekşe, gül
Akas makas
Ali baba noktaya bas
Trampetler çalınıyor
Yüzbaşılar darılıyor
Darılmayın yüzbaşılar
Can bedenden ayrılıyor
Bir, iki, üç
Aladana, karadana
Şükür bizi yaradana
Evci gele, evim ala
Tabak gele, gönlüm ala
Nereke, nereke
Yaburga, yaburga
Yorgan, yastık
Döşek sek sek
Gel bizim keçimikli eşek
Al satarım
Bal satarım
Ustam ölmüş
Ben satarım
Üstüm, kürküm sarıdır
Satsam on beş liradır
Zambak zumbak
Dön arkada iyi bak
Ahmet Paşa
Yattı taşa
Selam verdi
Kara başa
Al kardeşim
Bal kardeşim
Ben yoruldum
Sen oyna.
Anan nerde doğurdu
Samanlıkta doğurdu
Samanlıkta kediler
Bize miyav dediler
Anan da bal
Baban da bal
Sen de olmuşsun bil bal
Atlar gelir şakır şakır
Benim babam neden fakir
Çıktım erik dalına
Baktım tren yoluna
Üç gemi geliyor
Biri ay, biri yıldız
Biri oğlan, biri kız
Hop çikolata, çikolata
Şeker koydum çikolata
Ay dede
Evin nerde
Tavuk kes de
Yağa batır
Bala batır
Sen yemezsen
Bana getir
Ay gördüm Allah
Amentü billah
Ne kadar günahım varsa
Affet Allah
Gördüğüm aylar
Nur gibi parlar
Ayşe Hanımın keçileri
Hop hop hopluyor
Arpa, saman istiyor
Arpa, saman yok
Kilimcide çok
Kilimci kilim dokur
İçinde bülbül okur
İki kardeşim olsa
Biri ay, biri yıldız
Biri oğlan, biri kız
Hop çikolata çikolata
Akşam yedim salata
Seni gidi kerata
Babam yoğurt getirdi
Pisi burnunu batırdı
Pisi seni tutarım
Bıyığını yolarım
Minarenin kilidi
Kapıya gelen kim idi
Amcamın oğlu Musacık
Kolu budu kısacık
Şimdi gelir görürsün
Güle güle ölürsün
Bin deve gördüm
Birine bindim
Ebemlere gittim
Ebem pilav pişirmiş
İçine sıçan düşürmüş
Bu sıçanı n’apmalı
Minareden atmalı
Minarede bir kuş var
Kanadında gümüş var
Eniştemin cebinde
Türlü türlü yemiş var.
Bir cam
İki cam
Üç cam
Dört cam
Beş cam
Altı cam
Yedi cam
Sekiz cam
Dokuz cam
On cam
Bu da benim amcam
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi
Bunu sana kim dedi
Diyen dedi
On yedi
Baklavayı kim yedi
Böcek böcek
Duvarda gezecek
Annesi onu
Maşayla dövecek dövecek
Sonra da sevecek
Çan çan çikolata,
Hani bize limonata?
Limonata bitti.
Hanım kızı gitti.
Nereye gitti?
İstanbul’a gitti.
İstanbul’da ne yapacak?
Terlik, pabuç alacak,
Terliği pabucu ne yapacak?
Düğünlerde şıngır mıngır oynayacak.
Çayırda tilki
Çakır makır
Otuz iki
Fındık, fıstık
Kadifeli yastık
Vallahi yenge
Ben yapmadım
Horoz yaptı
Horozun selamını al
Çıka çıka çık
Çiğdem çiğdem çiçeği
Ebem oğlu köçeği
Çiğdem geldi kapıya
Ya düşürür tapuya
Bulgur olmazsa yağ olsun
Ufaklıklar sağ olsun
Bir verenin oğlu
İki verenin kızı olsun
Damdan pekmez akıyor
İtim bana bakıyor
Ayağımın altı pekmez
Yala yala bitmez
Ebe ebe azana
Kızın verme hızana
Kızın akça kazana
Girsin kaynar kazana
Ebe ebe ebeci
Ver elini cebeci
Doklorların ilacı
Ebe gümeci
Ebe ebe nesi var
Ayağında mesi var
Daha başka nesi var
Elimde ayna
Kum gibi kayna
Dayımın oğlu
Gel bize, oyna
Uyu meleğim
Sana çorap öreyim
Lay lay lay lam
Elim elim ibrişim
Elden çıktı bir kuşum
Kuş gitti, dala kondu
Dal bana yemiş överdi
Yemişi göğe verdim
Gök bana yağmur verdi
Yağmuru yere verdim
Yer bana çimen verdi
Çimeni çobana verdim
Çoban bana kuzu verdi
Kuzuyu kasaba verdim
Kasap bana at verdi
Ata bindim, taştım
Dere tepe aştım
Enginlere gittim
Kaf Dağı’na ulaştım
Dolapta pekmez
Yala yala bitmez
On kilo sana
Yirmi kilo bana
Aysecik cik cik cik
Fatmacık cık cık cık
Sen bu oyundan çık
Ebe ebe gel bize
Uzaktan vur elimize
Eğer vuramazsan
Ebesin ebe
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi
Bunu sana kim dedi
Diyen dedi, on yedi
Yağlı böreği kim yedi
Den den den altı
Denizdeki karaltı
İnanmazsan say da bak
On altıdır on altı
Eee Ercan
Ne getirdi amcan?
Etli sütlü patlıcan
Elim, belim
Şemsiye telim
Horoz öttü
Tavuk gitti
Bülbül kızına
Selam etti
Emmim oğlu Musacık
Kolu budu kısacık
İlim ilim ilidi
Akşam gelen kim idi?
Emmimin oğlu Musacık
Elleri kolları kısacık
Eveleme, develeme
kara kuşu kovalama
Çengel, çeppel
Halhada bülbül
Ciğerimi söndür
Kara kuş ne vakit gelir
Yazın gelir
Yazılalım, düzülelim
Bir kenara dizilelim
İncik, boncuk
Sen bu oyundan çık
Fındık, fıstık
Kadifeden yastık
Al çık al çık
Ben saydım, sen çık
Gün doğdu
Günün bir oğlu oldu
Ebem yoğurt getirdi
Pisi burnunu batırdı
Pisi burnun kesile
Minareden asıla
Minarede bir bıçak
Bıçak içinde demir
Demir ocağın kilidi
Akşam gelen kim idi
Emmim oğlu Musacık
Eni boyu kısacık
Hey dervişler, dervişler
Hak yoluna durmuşlar
Hak yolunda bir kuyu
İçinde mermer suyu
Eğildim su içmeye
Kanatlandım uçmaya
Cennetteki mollalar
Iktırmışlar deveyi
Bindirmişler hacıyı
Hacı binmiş atına
Çıkmış göğün katına
Gökten bir beşik düştü
Nen dedim, uyuttum
Allah dedim, büyüttüm
Abdestini aldırdım
Namazını kıldırdım
Hülle donunu giydirdim
Cenneti alâya gönderdim
− Hu hu!..
− Ayşe abla!
− Buyur.
− Bahçene gireyim mi?
− Gir.
− Elma alayım mı?
− Al.
− Kaç tane?
− İki.
− Fatma abla!
− Buyur.
− Bahçene gireyim mi?
− Gir.
− Elma alayım mı?
− Al.
− Kaç tane?
− Üç.
− Bir, iki üç.
İnci, minci
Kim birinci
İnci minci
Kim birinci
Onun ardı
Kim çıkacak
Cakı cakı cak
İnne minne
Ucu dinne
Ballı hoca
Balballı hoca
Şamdan şamadan
Kuş dili damadan
Kadife kadife
Kızın adı Hanife
Okurmuş, dikiş diker
Başında bülbül öter
O bülbül benim olsa
İki kardeşim olsa
Biri Ahmet, biri Mehmet
Biri oğlan, biri kız
Ah çikolata, vah çikolata
Akşam yedim salata
Salatanın yarısı
Doktor beyin karısı
Karga karga “Gak!” dedi
“Çık şu dala bak.” dedi
Karga seni tutarım
Kanadını yolarım.
Kızın adı Hediye
Ekmek vermez kediye
Kedi gider kadıya
Kadının kapısı kitli
Hediye’nin başı bitli
− Komşu, komşu !
− Hu, hu!
− Oğlun geldi mi?
− Geldi.
− Ne getirdi?
− İnci, boncuk.
− Kime, kime?
− Sana, bana.
− Başka kime?
− Kara kediye.
− Kara kedi nerede?
− Ağaca çıktı.
− Ağaç nerede?
− Balta kesti.
− Balta nerede?
− Suya düştü.
− Su nerede?
− İnek içti.
− İnek nerede?
− Dağa kaçtı.
− Dağ nerede?
− Yandı, bitti; kül oldu.
Leylek leylek havada
Yumurtası tavada
Gel bizim hayata
Hayat kapısı kitli
Leyleğin başı bitli
Leylek leylek lekirdek
Hani bana çekirdek
Çekirdeğin içi yok
Art devenin kıçı yok
Leylek leylek havada
Yumurtası tavada
Ben ağama giderim
Elli deve güderim
Ellisi de avrana
Bindim, gittim kervana
Kervan yolu bu muydu
İçi dolu su muydu
Ben bu sudan geçemem
Alaca boncuk saçamam
Üsküle boncuk, has boncuk
İlik düğme kaytancık
Kaytancığı yitirdim
Gülistana götürdüm
Gülistanın atları
Kişir kişir kişniyor
Neyin için kişniyor
Yemin için kişniyor
Yemi nerden alalım
Hangi taya takalım
Satıcıdan alalım
Hangi taya takalım
Doru taya takalım
Doru tayın üstünde
İki bülbül ötüyo
Birini vurdum, öldürdüm
Bana kanlı dediler
Getirin kanını içeyim
Kayseri’ye göçeyim
Kayseri’nin kilidi
Akşam gelen kim idi
Emmim oğlu Musacık
Kolu budu kısacak
Su verdim, içmedi
Domalıp sıçamadı
Masal masal maniki
Yolda saydım on iki
On ikinin yarısı
Tilki çakal karısı
Masal masal maniki
Kuyruğu var on iki
Kuyruğunda beni var
Kulağında çanı var
Masal masal matatar
Dil okur, damak tadar
Masal masal martladı
İki fare atladı
Kurbağa kanatlandı
Tos vurdu bardağa
Çocuk çıktı çardağa
Miri miri miriği
Koyuverdim boz kiriği
Adı başında, on beş yaşında
Günde bir şinik ara yer
Saatte beş metre gider
Mustafa, Mıstık
Arabaya kıstık
Üç mum yaktık
Seyrine baktık
Naldırmaç
Kaldır kıç
Kırk üç
Kırk dört
Kırk beş
Kır altı
Kırk yedi
Kırk sekiz
Kırk dokuz
Elli
Bahası belli
Ala dana
Kara dana
Şükür bizi yaradana
Evin ala
Evcik ala
Gönül ala
Nal bir
Mıh iki
Sığır çükü
On iki
Yorgan
Döşek
Gel bizim
Kır eşek
Ooo
İğne battı
Canımı yaktı
Tombul kuş
Arabaya koş
Arabanın tekeri
İstanbul’un şekeri
Hop hop altın top,
Bundan başka oyun yok
O, mo, rizon
Kepe rizon
Portakalı soydum,
Başucuma koydum.
Ben bir yalan uydurdum
Duma duma dum
Duma duma dum
Ooo piti piti
Karamela sepeti
Terazi lastik, cimnastik
Biz size geldik, bitlendik
Hamama gittik, temizlendik
Ovalama, duvalama
Kara kuşu kovalama
Sen bil, sümbül
Çıkana da bülbül
Ööö
İnne minne
Ucu dinne
Bal bal hoca
Baldan koca
Baldan şamadan
Kuş dili damadan
Ruz ruz
Ava gidiyoruz
Çatlasan da patlasan da
Barışmıyoruz
Saç, baç
Ebenin eline
Vur, kaç
Sağ elimde beş parmak
Sol elimde beş parmak
Say bak, say bak
Hepsi eder on parmak
Sen de istersen saymak
Say bak, say bak
Hepsi eder on parmak
Üşüdüm, üşüdüm
Daldan elma düşürdüm
Elmamı yediler
Bana cüce dediler
Cücelikten çıktım
Ablama vardım
Ablam pilav pişirdi
İçine sıçan düşürdü
Bu sıçanı nitmeli
Minareden atmalı
Minarede bir kuş var
Kanadında gümüş var
Eniştemin cebinde
Türlü türlü yemiş var
Ya şundadır
Ya bunda
Keçe külek
Başında
Yağ yağ yağmur
Teknede hamur
Bahçede çamur
Ver Allah’ım, ver
Selli sulu bir yağmur
B. Masal Tekerlemeleri
Az gittim, uz gittim; dere tepe düz gittim. Çayır çimen geçerek, lale sümbül biçerek, soğuk sular içerek, altı ayla bir güz gittim. Bir de dönüp ardıma baktım ki, ne göreyim, gide gide bir arpa boyu yol gitmişim!..
Bir varmış, bir yokmuş; Allah’ın kulu çokmuş, çok söylemesi günahmış. Develer tellal iken, keçiler berber iken, bir memleketin birinde bir kocakarı, kocakarının da bir kel oğlu varmış.
Hay dedim, huy dedim; bu ne pişmez şey dedim. Bir iken iki olduk, üç iken dört olduk; anan soylu, baban boylu derken kırk olduk. Kırkımız kırk ateş yaktık!… Kırk gündür kaynatırım kaynamaz. Baktım ki olacak gibi, sofraya konacak gibi değil, eğil dağlar eğil dedik; onumuz hu çekti, onumuz su çekti; onumuz un, odun çekti. Haydan geleni huya sattık, unu bulguru suya kattık. Suyu kazana, kazanı yeniden ocağa attık. Vay ne kaynattık ne kaynattık!.. De şimdi kaynar mı kaynamaz mı? Derken efendim, bu kez başını kaldırıp bize bakmaz mı?…
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler top oynarken eski hamam içinde. Ben deyim şu ağaçtan, siz deyin şu yamaçtan, uçtu uçtu bir kuş uçtu; kuş uçmadı, gümüş uçtu. Gümüş uçmadı, Memiş uçtu. Uçar mı,uçmaz mı demeye kalmadı; anam düştü eşikten, babam düştü beşikten. Biri kaptı maşayı, biri aldı meşeyi; dolandım durdum dört köşeyi…
arkadaşlar ne kaynamaz seymiş sorusunun ikinci cevabı